Mehmet AKBACAK


“SU FELSEFESİ”

“Suyun doğası bir felsefe anlatır.. Örneğin, dağdan akan suyu düşününüz…. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için.


                   “SU FELSEFESİ”

İnsanların olaylar karşısında bazen acze düştüğü anlarda bunalıma girdikleri zaman telafisi zor durumlarla karşılaşacakları kararlar aldıkları görülür. Bu kararlar yaşamları boyu kendilerini takip eder, bedel ödemelerine rağmen huzurlu olamazlar. 

      Buna karşılık sabırlı ve kararlı olanlar başlarına gelen sorunları rahatlıkla çözebilecek formülleri yaratarak mutlu ve huzurlu yaşamalarını sürdürebilirler.

    Sosyal medyada bir dostumun gönderdiği paylaşımı sizlere ulaştırmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Zaman zaman okuyor, okyanus ortasında pusula görevini yerine getiriyor.

                SUYUN FELSEFESİ

      “Suyun doğası bir felsefe anlatır..

        Örneğin, dağdan akan suyu düşününüz….

         En az direnç gösteren yolu seçer akmak için.

          Yani önüne bir kaya çıkacak olursa vazgeçmez yolundan ama onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya…

           Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler: “ Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

            Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi….

             O zaman ne yapar?

              Birikip, çoğalıp üstünden aşar.,

               Sabırla kayayı damla damla delmeye başlar.

                Kayayı delmeye başaran suyun kuvveti değildir, tabii ki, damlaların sürekliliğidir ki buna da “sabır” derler.

               “Sabretmek” hiçbir şey yapmadan oturmak değildir….

                 Sabır dikenin içinde gülü, geceni içinde gündüzü hayal edebilmektir.” Der Şems-i Tebriz-i,

                  Suyun doğası imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir.

                   Kayayı delen su elbette yine yoluna devam eder.

                    Su hep akar ve çalışır. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar!

                     Üzerine pislik birikir ve Sufiler bu yüzden derler ki:

                     “ Sen su gibi sürekli ak!

                        Her daim yenilen!

                         Her gün yenilen!

                          İki günün aynı olmasın hep ilerle!

                           Dünü dünde bırak yen şeyler öğren!”

                            Örneğin, su değişimden hiç korkmaz….

                             Ama insanlar değişimi sevdiklerini söylerseler de aslında bundan çok korkarlar…

                              Su “değişimi” ne de güzel anlatır.

                               Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur….

                              Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne, yağmur olup, kar olup, yine iner yere. Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. 

                                Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez. Her yere her şeye uyum sağlar….

                                 Unutma ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir çünkü.

                                      

                                Değişime direnenler ise 

katıdırlar…Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır. Aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Bu teslimiyet boyun eymek değildir. Çünkü bilir ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar. Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu.

                              Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları doğayı besler… Hayatı başlatandır ve sürekli üretendir…. Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, hayat vardır. İşte suyun bu yapısından dolayı Sufiler birbirlerine “SU GİBİ AZİZ OL” derler. Su gibi aziz olmak dileğiyle..

              Su felsefesini en iyi uygulayan politikacı Erdoğan’dır. 30 yıldan bu yana gündemde olması boşuna değildir. Darbeler, kumpaslar, ihanetler hiçbir zaman yıldıramadı ve sürekli aktı. Yerel seçimler sonucu sert bir kayaya çarptığının farkında onu da aşacaktır. Biraz sabredin.

                 Uzun yıllar sert, katı muhalefet yapan CHP’nin başına Özgür Özel geldi. Alışılmayan yumuşak, uzlaşmacı bir politika uygulamaya başladı. Kamuoyunun büyük çoğunluğunun onayına almasına karşın, uzun zamandır tabanı sert katı mesajlarla zehirlendiği için en büyük direnç CHP’lilerden geldi. O kadar ileri gittiler ki; Özel’i ‘AKP’li diye suçlamaya kalkıştılar. Aslında kısa sürede siyasi mefta olacağını düşünenler hüsrana uğradılar. Neymiş parti başkanıymış ama lider olamazmış. Peki lider kimmiş? Maaşlı gazeteci açıktan söyleyemiyor ama şimdilik. Özgür Özel “Suyun Felsefesini” uygularsa başarılı olur. Yoksa diğerleri gibi silinir gider, izi bile kalmaz. Başarılı olması yalnız CHP’ye değil, Türkiye’ye de yararlı olacaktır. Bazılarının dış güçlerle bir yere gelmesi de önlenmiş olur.

            Akşener İYİ Parti Başkanlığından ayrılınca kongrede üç aday yarıştı. Müsavat Dervişoğlu genel başkan oldu. Buna karşılık hala partisinden milletvekilleri, genel merkez, il, ilçe yöneticileri istifa etmekte. Bütün bunları görmezlikten gelip ilk basın toplantısında; “ Sizlere yalvarıyorum, ‘Allah rızası için’ diyorum. Bana bir fırsat tanıyın. Türkiye’nin meydanlarında Erdoğan’la hesaplaşmak istiyorum” diyor. Dervişoğlu’na “SUYUN FELSEFESİNİ” okumasını dilerim. Siz önce kendi partinizin üyelerinin kaçmasın önleyin Dervişoğlu! Kalın Sağlıcakla.