KAVRAMLARDAN BİR TÜRLÜ KURTULAMADIK!
Gelişmemiş toplumlarda bireyler kendilerini sülalesiyle, kabilesiyle, işgal ettiği makamlarla, etnik ve mezhep kimlikleriyle ifade ederler. Kapitalist düzende sağcı, solcu kavramları başat kavramlar haline evrilmiştir. Kapitalistler sağı, işçi sınıfı ve emekçiler solu temsil ederlerdi. Sermaye ile işçi sınıfı arasında uzlaşmaz bir çelişki vardı. Politikalar da bu çelişki üzerinden inşa ediliyordu.
Artık günümüzde emek sermaye çelişkisinin yerini, insanın özgürleşmesiyle, baskıcı otoriterler arasındaki çelişki aldı. Klasik işçi sınıfının yerini emeğe dayalı farklı sınıfsal katmanlardan oluşan toplum, iç sermayenin yerini küresel egemenlikten pay alan, kendi içinde de çatışan ve ulus sermayeleri de kontrol altına almaya çalışan küresel sermaye güçleri aldı. Sınıflar bitmemiştir. Solun işçi sınıfına dayalı siyaset dönemi kapandığı ve marjinalleştiğidir. Sınıf esaslı solculuğun yerini daha gerçekçi olan toplumsal sol siyasetin almasıdır. Bu durum sol siyasete olan ihtiyacın bittiği anlamına gelmez. Türkiye’de hiçbir zaman işçi sınıfına dayanan sosyolojik güçle sınıf esasına dayanan sol siyaset olmamıştır. Sol olarak kendini tanımlayan CHP, hiçbir zaman sınıf esaslı solculukla ilgisi olmadığı gibi toplum esaslı solculuğu da yakınlık göstermemiştir. Devlet ve halkın ilişkisinde hep halk karşıtı pozisyonda yer almıştır. 21, Yüzyıldaki CHP ise temsil alanları itibariyle yurtseverliğe dahi karşıt pozisyona gelmiştir. Daha da önemli olan husus, bugün Türkiye’de kendine sol diyen, büyüğünden küçüğüne bir çok sosyal akımın adeta emperyalizmin aparatları haline gelmesi ve açıkça antiemperyalist çizgiden vazgeçmiş olmalarıdır.(1) Bu konuya devam edeceğim.
Bunları neden yazdım. İmamoğlu’nun babası Hasan İmamaoğlu bir gazeteciye verdiği röportajda; “ Komünizm gelmesin diye mücadele ettiğim için çok pişmanım. Çünkü komünizme gerek yok. İstedikleri zaman komünizm ilan ediliyor. Malına mülküne el konuluyor” diyerek bugünkü yönetimi komünizme benzetti. Bu ifadenin neresini düzelteceksin. Buna karşılık gazeteci Enver Aysever’de “ Cumhuriyetin ahlakını başta Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan olmak üzere bozdular. Parayı pulu seven sağcı, insanı seven solcudur. Sağcı namussuz, solcu namusludur” diyerek yangına benzin döktü. Toplumu germe, infial yaratma gibi suçlamalarla tutuklandı. Bence, tutuklanmasına da gerek yoktu. Aysever’e göre tek parti döneminde Nazım’ı yıllarca hapseden, Sabahattin Ali’yi katledenler namuslu, Menderes’i, Denizleri asan cuntacılara laf yok. Kürtlerin özlük haklarını sağlayan, TV, Radyo, gazete ve dilini öğrenebilmesi için kurumları faaliyete geçiren, Cemevlerine statü kazandıran, kadın hakları konusunda ileri adımlar atan. Emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesini yükselten, savunma sanayisini dışa bağımlılıktan kurtaran Erdoğan sağcı ve namuslu değil, öyle mi?
Aysever hala Batıdan ithal edilen kavramlarla insanları sınıflandırmaya devam ediyor. O kavramların içi çoktan boşaldı. “Günümüzde antiemperyalizm yurtseverlik, darbe karşıtlığı, mültecilerin korunması, kadın hakları savunuculuğu, gençliğe sahip çıkılması, güçlü sosyal politikalar siyasi pratik bakımından sol ilkelere daha uygun hareket eden liderin Recep Tayyip Erdoğan, sol politikalara yakın olan partinin AK Parti olduğu pozitif bir tespit olarak söylenebilir”.(2)
Solum diyen bir partide faşist, ırkçı, şoven politikaları savunan kişilerin ne işi var denilince, verilen cevap, ne yapalım %51 bulmak gerek. Çözüm sürecinde komisyon kararlarına uy denilince; tabanımız sıcak bakmıyor diyerek ırkçılığa savrulmanın solla ne ilgisi var.
Son olarak öbür dünyaya göç eden bir vatandaşa CHP’de neler oluyor diye sorduklarında; Bazı köklü CHP’liler ihraç ediliyor. Bazı CHP’liler yolsuzluk rüşvet iddiasıyla hapisteler. Bazıları da günahlarını affettirmek için Kabe yollarında, Allah CHP’ye kolaylık versin. Kalın Sağlıcakla.
NOT: 1-2 Mehmet Uçum’un son yazısından alıntı.


