ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM!
Üniversite yıllarım, Türkiye’nin politik yönden en hareketli yıllarıydı. Boykotlar, yürüyüşler, mitingler günlük yaşamımızın parçası olmuşlardı. Öğretmenlik yıllarımda da bu hareketlilik devam etti. Şöyle geriye baktığımda üniversitede katıldığım yürüyüşten aklımda kalan ‘Rektör istifa’ sloganı… Sonradan yapılan analizlerde öğrenci eylemlerine katılanların büyük çoğunluğu taşradan, memur ailesinin çocukları… 12 Mart’ta, 12 Eylül’de yargılanların içinde hiçbir varlıklının çocuğu yoktu. Özel üniversitelerde ne boykot, ne de direniş yaşanmamıştır. Kabaca şunu söylemek istiyorum. Gençler aldıkları eğitimle ve çevrenin etkisiyle ülkeyi ancak kendilerinin kurtaracağına inanıyorlar veya inandırılıyorlar. Böyle geniş potansiyeli kullanmak isteyen art niyetli kişilere veya gruplara gün doğuyor.
GENÇLER YİNE SAHNEDE
İmamoğlu’nun yolsuzluk, rüşvet ve irtikap suçları işlediğine ait iddia ile tutuklanmasını protesto eden CHP yönetimi insanları sokağa çağırması sonucu istenmeyen yasa dışı olayların( polise saldırı, belediyeyi işgal girişimleri, asit atma ve baltayla saldırma gibi) yaşanmasıyla öğrencilerin bir kısmı tutuklandı. CHP tutuklanan öğrencilere sahip bile çıkmadı. Buna karşılık sosyal medyada ve diğer medya organlarında ‘ Öğrencilere sahip çıkalım’ kampanyasıyla okullarda boykotlar ve yürüyüşler Türkiye çapında yaygınlaştı. Devlet bu konuda tecrübeli olduğu için polis şiddetini kullanmadı. Buna rağmen öğrenciler üzerinden iktidarı yıpratmayı sürdürmeye devam ettiler. Bu arada anne ve babalar günlerce evlatlarını merak ettiler. Maskeli olmayan, polise saldırmayan 102 öğrenci tahliye edildi.
BİR BABANIN ÇARESİZLİĞİ
Fırsat buldukça Türkiye’de ve Dünya’da yaşanan olayları birlikte tartışır, bazen ortak noktalarda buluşurken, bazen de ayrışırız. Bu olayları nasıl değerlendirdiğini sorduğumda ilginç açıklamalarda bulundu. “ Arkadaşının oğlunun 4 gün boyunca Saraçhane’de kaldığını ve protestolara katıldığını söyledi. Neden katıldığını sorduğumda ‘Özgürlük istiyoruz, gelecekten umutlu değiliz, ayrımcılık var, peki neden maske takıyorsun diye sorduğunda da tanınıp fişlenmemek ve gazdan korunmak için demiş”. Arkadaşı oğlundan şikayet etmiş. “ Hiç böyle olacağını tahmin etmemiştim. Bana da sen benim yaşımda hapisteydin” diyerek geçmişini hatırlatmaya çalışmış.
12 Mart’ta İstanbul Tıp Fakültesinde öğrenci iken tutuklanıp içerde uzun süre yatan arkadaşım daha evvel de yazmıştım, ilginç bir şey söylemişti. “ Ankara’da bizi omzu kalabalıklar karşılayacaktı”. Gerçi şimdi darbe yapacak ortam yok ama yine de gençler kaos ortamı için sahaya sürülüyor.
Üniversite öğrencilerinin eylemleri sona ermeden bu sefer de liseli öğrencilerin ‘Öğretmenime Dokunma’ adı altında Proje Okullarında görev yapan öğretmenlerin nakli olayını istismar ederek liseli çocukları hareketlendirmeye çalışıyorlar. CHP milletvekilleri eylemin başını çekiyor. 1980’den 1984 yılına kadar ailemden ayrı sürgün hayatı yaşadım. Öğretmen konusu gündeme gelince haliyle ilgilendim. Yaptığım araştırmalar sonunda bakın neyle karşılaştım. Kaynaklarım, basın, bakanlık açıklaması ve sendika açıklamaları..
Proje okulları diğer okullardan ayrı statüye sahip, buraya atanan öğretmenler 4 yıl görev yapabilir, bakanlık isterse 1 yıl uzatabilir. Bu dönem 6 bin öğretmenin görev süresi bir yıl uzatılmış. Bazıları niye bu ayda tayin yapılıyor diye işi sulandırıyor. Aslında tayinler sonbaharda yapılacak, şimdi duyurusunu yapıyorlar. Gerçi sendikalar da tayin sonrası yapılan uygulamalardan rahatsızlar! ( Bu
sendika iktidar yanlısı)
Benim üzerinde durduğum esas mesele bir eğitimci olarak şunu söylemek istiyorum. ‘Çocuklarınıza sahip çıkın anneler, babalar! Çünkü ateş düştüğü yeri yakar, en çok acıyı çocuklarınız ve sizler çekersiniz. Sahip çıkarken yalnız geç kalmayın, en az 2-3 yaşından itibaren sürekli diyalog içinde olun, onları anlamaya, dinlemeye çalışın. İnanır mısınız yeni olan gelişmeleri ve bilgileri onlardan öğrenebilirsiniz. Çevremden duyuyorum. İslamcının oğlu katı bir laikçi olmuş, komünist birisinin çocuğu Zafer Parti’li olmuş, milliyetçi birinin çocuğu küreselcileri destekliyormuş’. Şöyle bir algı var, biz gençliğimizde çok baskı altında yaşadık, çocuklarımız özgür yetişsin. Doğru çocuklarımızı özgür yetiştirelim de denetim olmazsa çocuğun özgürlüğü kullanmasını yüzme bilmeden okyanusa bırakılmasına benzetebilirim. Zavallı boğulur gider, hem ona, hem de ana babaya ve ülkemize yazık olur. Onun için son söz Çocuklarımıza Sahip Çıkalım! Kalın Sağlıcakla.