-1.7° / -9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
ÇERKEŞ TARİHİÇERKEŞ’İN TARİHİ İlk Çağlarda Çerkeş: Bugüne kadar yapılan yaygın bir şekildeki ilmî, arkeolojik kazıların, Çankırı ve havalisinde bulunan höyük ve tümülüslerdeki satıh buluntuların, bölgede Neolotik devirden (M.Ö. 7000–5000) bu yana kesintisiz bir yerleşimin varlığını ortaya koymaktadır. Özellikle Eski Tunç Devrine (M.Ö. 3000–2000) ait yerleşmelere bütün bölgede rastlanılmaktadır. Antik çağda Antoniopolis olarak bilinen yer Çerkeş’tir. İlçenin tarihi beşinci yüzyıldan daha öncelere dayanır. M.Ö. 1000’in ilk yarısında Frig istilası üzerine Çankırı da bu yeni nüfusun egemenliği altına girmiştir. M.Ö. 700 yılının ilk çeyreğinde Kimmerler’in M.Ö. 600 yılının ikinci yarısından sonra ise Persler’in istila ve nüfuzu altına giren Çankırı, M.Ö. 330 yılında Büyük İskender’in Anadolu’yu fethetmesi ile Perslerin hâkimiyetinden çıkmıştır. M.Ö. 323 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender’in ölümü üzerine, parçalanan imparatorluğun topraklarında yeni küçük devletler kurulmuştur. Doğusu Kızılırmak, batısı Filyos ve Bolu Çayları, kuzeyi Karadeniz, güneyi Işık, Elden, Aydos, Eldivan ve Bozkır dağları ile çevrilen sahada da Paflagonya Hükûmeti’nin kurulduğu bilinmektedir. Bu bölgede bulunan Kastamonu, Çankırı, Çerkeş, Taşköprü, Bartın, Amasra, Eskipazar gibi yerleşim yerlerinin Paflagonya bölgesi içinde mühim şehirler olduğu kayıtlarda belirtilmektedir. Çerkeş bu tarihten itibaren Amasra ve Bartın limanları ile irtibatı bulunmuş, bu irtibat Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Bu irtibat; Çakırı’dan başlayan ve Kurşunlu-Çerkeş-Ovacık-Safranbolu-Bartın güzergâhını takip eden eski katır yolu ile olmaktadır. M.Ö. Birinci yüzyıldan itibaren Anadolu’nun Roma hâkimiyetine geçmesi ile birlikte Çankırı’da Germenikopolis ismi ile önemli bir merkez kurulmuş, Ilgaz (Olgassys), Çerkeş (Antinopolis), Eskipazar (Hadrianapolis) de önemli yerleşim merkezleri arasında yer almıştır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle birlikte, Çankırı ve çevresi Bizans İmaratorluğu’nun (Doğu Roma) önemli bir askerî ve dinî üs bölgesi olmuş, kilise kanunları burada yapılarak Hristiyanlığın Piskoposluk merkezi haline gelmiştir. Bugüne değin Çerkeş ve yöresinde yapılan araştırmalar buranın da eski bir yerleşim bölgesinin merkezi olduğunu doğrulamaktadır. Hitit, Bizans ve Romalılar dönemlerine özgü kalıntılar bu uygarlıkların yaşandığını göstermektedir. Çerkeş (Antinopolis) Antik çağlarda Paflagonya denilen batıda Filyos Irmağı, doğuda Kızılırmak, kuzeyde Karadeniz, güneyde Işık, Elden ve Aydos dağları arasındaki bölgede yer almıştır. Paflagonya, antik çağlarda birçok işgale uğramış, dolayısıyla Anadolu tarihine uygun olarak değişik kültürleri bağrında barındırmıştır. Bu bölgede ve bu tarihî akış içerisinde yer aldığı kesin olan Çerkeş’in, büyük olasılıkla M.Ö. 41–32 tarihlerinde Roma Generallerinden Antonios tarafından, Antonipolis adı ile kurulduğu ve ilk kuruluş yerinin Aydınlar (Kızıllar) köyü olduğu sanılmaktadır. Bu köyde bulunan arslan heykelleri, steller gibi arkeolojik buluntular bu görüşü doğrulamaktadır. Etiler, Romalılar ve Bizanslılar zamanında ilçe sınırları içinde şehirler kurulduğu, taş üzerine yapılmış kabartma resimler, yazılar, heykeler, köprü ve hamam buluntu ve kalıntılarından anlaşılmaktadır. Çerkeş’e bağlı Bayındır köyü antik çağda Potamis ve Cepora adı ile anılan yerleşim merkezi idi. Soğanlı çayının aşağı vadisi ve Karakoyunlu köyü birer arkeolojik alandır. Selçuklular Döneminde Çerkeş: Anadolu’ya hâkimiyet konusunda Selçuklular ve Bizanslılar arasında yapılan Malazgirt Meydan Savaşı (1071) Selçukluların zaferi ile sonuçlanınca, Türkler Anadolu’daki Bizans direncini kırmış ve Anadolu’ya yerleşmeye başlamıştır. Malazgirt Zaferi’nden üç yıl gibi kısa bir süre sonra Alparslan’ın komutanlarından olan ve Malatya Beyliğini kuran Melik Ahmet Danişmend Gazi, silah arkadaşlarından Danişment Beyliği komutanlarından Emir Karatekin’i; bu yörenin fethi için görevlendirmiş ve 1074’de Çankırı’yı fethederek Türk topraklarına katmıştır. Karatekin Gazi, karısı ve iki çocuğunun mezarı halen Çankırı kalesindedir. Bu fetih işinde Karatekin’le; Saruhan (Sarıbaba), Şeyh Mehdi Billurhan (Billur Baba), Doğan Bey, Çağa Bey, Umur Bey, Şeyh Bahaeddin, Feslihan gibi komutanlar da görev almışlardır. Bu komutanlar, halen adları ile anılan yerlerde yatmaktadır ve Çankırılılarca, Haçlılarla savaşan din adamları olarak tanınır ve ziyeret edilir. Fetih işi tamamandıktan sonra, Anadolu’nun Türkleştirilmesinde görevli bulunan ilim adamlarından Hacı Murad-ı Veli de bölgeye gelmiştir. Hacı Murad-ı Veli halen Eldivan ilçesi Seydiköyü’nde yatmaktadır. Anadolu’ya ilk Türkmen akınlarının başladığı bu yıllarda Çerkeş’in, Türk boylarınca 1080’lerden itibaren yerleşim alanı olarak seçildiği, günümüzde Çerkeş’e bağlı Kınık, Bedil, Bayındır, Eymür, Avşar ve Dodurga gibi köylerin adlarından da anlaşılmaktadır. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mes’ut tarafından, Çerkeş ve havalisi 1137 yılında tekrar Bizans eline geçmesinden kurtarılmıştır. Anadolu Selçukluları devrinde Alâeddin Keykubat’ın lalası, zamanın birinci derecedeki şahsiyetlerinden olan Atabek Cemaleddin Ferruh’un şehre Emir (Vali) tayin edilmesi ile Çankırı bölgesinin çok mühim bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir. Cemaleddin Ferruh zamanında Çankırı ve havalisinde yaptırılan Şifahane (şimdiki Taşmescid) zamanın ilk akıl hastanesi olarak anılmaktadır. Bu akıl hastanesinin giriş kapısının üst tarafında yer alan yılanlı taş motifi kabartması, bugünkü tıp âleminin rozet olarak kullandığı şeklin orijinali olarak bilinmektedir. Fakat ne yazık ki, kabartmanın aslı oradan alınmış ve daha sonra da kaybolmuştur. Öte andan, yine şifahanede bulunan bir kupaya sarılı yılan heykelciği ise, bugünkü eczacıların kullandığı rozetin orijinali olarak kabul edilmektedir. Bu heykelcik, 1983 yılında Çankırı Müzesine kaldırılmıştır. 1228’de II. Kılıçarslan’ın yönetiminde Selçuklu İmparatorluğu’na bağlı Çankırı (Çerkeş) ve yöresi, Kösedağ Savaşı ile Moğol egemenliği altına girmiş, 1309’da Candaroğulları Beyliği bölgede egemenliği eline geçirmiştir. 174 yıl Candaroğullarından Emir Şucaaddin, Adil Bey, Beyazıt Bey (Kötürüm Beyazıt), İsfendiyar Bey, İbrahim Bey, İsmail Bey, Kızıl Ahmet Bey devirlerini yaşamıştır. Bu Devletin sonradan Sinop ve Kastamonu kollarına ayrılması üzerine de, Çerkeş yöresi, Osmanlı himayesindeki Kastamonu Beyliği’nin payına düşmüştür. 1392’de Yıldırım Bayezıd’in Çerkeş de içinde olmak üzere Candaroğulları Beyliği’nin büyük bölümünü ele geçirmesi ile yörede Osmanlı egemenliği başlamıştır. 1402’de Ankara Savaşı’nı Timur’un kazanması sonrasında, Sinop kolu Hükümdarı İsfendiyar Bey, Timur’un yardım ve teşvikiyle buraları tekrar alması ile Çerkeş yöresi yeniden Candaroğulları İsfendiyar Beyin egemenliğine geçmiştir. 1417 yılında Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Çelebi Mehmet tarafından ele geçirilen Çerkeş bölgesi, İsfendiyaroğulları arasındaki iç çatışmalar yüzünden, Osmanlılara sığınan Kasım Beyin yönetimine devredilmiş Çankırı, Tosya ve Kalecik’i içine alan küçük bir Beylik kurulmuştur. Çankırı bu Beyliğin Başkenti olarak kalmıştır. Candaroğulları Beyliği zamanında, Candaroğullarına bağlı olarak Ilgaz’da Koçhisarlı oğulları, Ödemiş köyünde Ödemiş Beyliği, Çerkeş’te Hidayet oğulları birer Bey olarak yaşamış ve saltanat sürmüşlerdir. II. Murad zamanında, düzmece Mustafa meselesini fırsat bilen İsfendiyar Bey, Tosya ve Çankırı’yı tekrar almış ve oğlu Kasım Beyi affetmiştir. Ordusu ile Bolu’ya ilerlemiş ise de, 1423 yılında II. Murad’a yenilmiş ve onu damat olarak kabul etmekten, Kastamonu madenlerini de tazminat olarak vermekten başka çare bulamamıştır. Buna karşılık II. Murad da, bütün İsfendiyar ülkesini kayınpederine vermiştir. 18. Yy.da Anadolu’nun başlıca iki büyük sefer yolundan birisi olan Kuzey’deki; Üsküdar-İzmit-Bolu-Çerkeş-Çankırı-Çorum-Amasya-Erzuum istikameti de bu bölgeden geçmek suretiyle, yörenin ekonomik gelişmişliğine katkı sağlamıştır. Osmanlı Döneminde Çerkeş: Çankırı bölgesi, Fatih Sultan Mehmet (1451 – 1481)’in 1461’de gerçekleştirdiği Trabzon Seferi sırasında Candaroğlu Beyliği’ne son verildiğinden, tümüyle Osmanlı yönetimine girmiştir. Tanzimat’ın ilanının ikinci yılından itibaren eyaletler yerine Batı sisteminde olduğu gibi, vilayet sisteminin kurulması ile Çankırı (Kengırı) Sancağı, Kastamonu Vilayetine bağlanmıştır. Çankırı Sancağına Çankırı Merkez, Çerkeş ve İskilip kazaları bağlanmıştır. Çerkeş Osmanlı idari taksimatında 1860 yılında ilçe olmuştur. Bağdat seferine çıkan IV. Murat (1623–1640), İstanbul-İzmit-Gerede-Çerkeş-Ilgaz-Tosya-Osmancık ve Amasya güzergâhı üzerinde bulunan Çerkeş’te bir ordugâh kurarak, ordunun bu arada dinlenmesini emretmiştir. Atlar için kazık çakılması sırasında yeraltından boşluk sesi gelmesi ve buranın kazılması sonucu, tarihi daha da eskilere dayanan bir hamam ortaya çıkarılmıştır. Bunun IV. Murat tarafından bölgenin imar edilmesi ile görevlendirilen Silahtar Mustafa Paşa tarafından bu hamamın yanına bir cami (Muradiye Camii) ve bir hamam yaptırılmıştır. Bu gelişmeler sonucu civardan gelenlerin buraya yerleşmeleri ile Çerkeş yerleşiminin temelleri atılmıştır. IV. Murat’tan Osmanlıların son dönemine kadar Çerkeş önemli bir yerleşim yeri olmuştur. Camiler, medreseler, hamamlar kurulmuştur. Bu olayı Çerkeşli Hüseyin Hız, eski Çerkeş şivesiyle şöyle anlatıyor: “Vahdila Turkuyede sultan Murat isminde bi padişah varımış. Vezirile birlikda seyahata çıgmışlar. Evveli vesait, dört tekerli at arabası. Bunnar giderken yolları şindiki Çerkeşin olduğu yere gelmiş. U zaman daha Çerkeş gasabası yerinde yohmuş, olduğu yer düz bi ovalıhimiş. Sultan Murat arabeyle birlikda u uvadan geçerken, arabaning arha tekerleyinin biri yera batmış. U yahında Ören-koy adında bi koy varımış. Hemen u koydan iki amele istetmiş. U tekereyin batdığı yere amalelere gazdırmış. Uradan yering altında bi hamam çıgmış. Sultan Murat demiş ki; esgiden burası gasabeymiş, gena gasaba olsun, diya emretmiş. Ve u hamamın olduğu yera hamam yapılsın. Hamamdan otuz metre ırah yera da bi cami yeri cizmiş. Buryada cami olsun, demiş. U yahında goçebe çadılları varımış. Unnara da çağırmış siz burya vatan dutun, ev yapın demiş. Çerkeşing gasabolması bu yüzden ve ahalisi goçebelikden olmuşdur.” Silahtar Mustafa Paşa tarafından, Padişah IV. Murat’ın emriyle yaptırılan Muradiye Camii, Padişah Abdülhamit (1876–1909) zamanında ıslah ve tamir edilmiş olup 1944 Gerede-Bolu depremi sırasında yıkılmıştır. Günümüzde bu caminin yerine 1953 yılında inşa edilen Çarşı Camii bulunmaktadır. Çerkeşin yerleşimi 1879 senesinde Muradiye Camisi’nin çevresinde Kaleönü mevkiindedir. İş ve ticaret bu caminin alt kısmında ve çevresinde, konut sahaları da çarşının etrafında toplanmıştır. Şimdiki Karamuklu, İdris, Kurtlar, Okçular, Karalar ve Yeni Mahallenin çarşıya bakan kısımları mesken; kuzey kısımları tarım alanları idi. Kültür Bakanlığı yayınlarından 1999 yılında yayımlanan IV. Murat’ın Revan-Tebriz Seferi Ruz-Namesi’nde; “Receb 2 Çarşamba: Menzil-i Çerkeş. Bugün sa’adetlü Gazi Padişahımız Ilgar ile cirid oynayarak yedi buçuk sa’atde otak’ı hümayuna nüzul olunmuştur. Ve menzil-i mezburda Amasiyye müsellimi ile üç dane abd-ı memlukları ma’an otak-ı hümayun önünde başları kesildi. Ve yevm-i mezburda mescid ile hamam-ı hayrat için Şahin Ağaya on kie guruş teslim olunmuşdur” şeklinde geçmektedir. 1878 yılında belediye olan Çerkeş, Cumhuriyet döneminde Çankırı iline bağlı ilçe merkezi olmuştur. Çankırı’nın en eski ilçesidir. Osmanlı Kayıtlarında Çerkeş: Osmanlı İmparatorluğu döneminde II. Mahmut’la başlayan nüfus sayımları, 1831 yılında erkek nüfusun sayımı şeklinde ilk genel Osmanlı sayımı gerçekleştirilmiş, bunu 1844 yılında ikinci sayım izlemiştir. Bu sayımlar çeşitli olumsuzluklar sebebiyle bütün bölgelerde tam olarak uygulanamamış ve tam istenen netice alınamamıştır. Bu anlamda 1885 ve 1907 yılında yeni nüfus sayımları gerçekleştirilmiş ve 1907 sayımı yüzyıl boyunca gerçekleştirilen sayımların esasını oluşturmuştur. 1260 (Miladi 1844) yılında Çerkeş’te gerçekleştirilen nüfus sayımında Çerkeş kazasının 4 mahallesinin ve 39 köyünün olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar; Çerkeş’in Mahalleleri: Karalar Okçular Kurtlar İdris Çerkeş’in Köyleri: Bozoğlu Ahur Yalaközü Yalakçukuru Saçak Karamustafa Kadıözü Eymür Hacılar Aliözü Çalcaviran Okcuk Gelik Şeyhdoğan Kınık Kızıllar Basmul Bayındır Bediler Kadı Çölmekci Dikenlü Karaköşk Yortan Kalfakolu Ağa Saraycık Akhasan Yumaklu Yoncalı Bozcaarmud Kısac Dağçukuranı Üyük Yakublar Ödüller Virancık Tirbaşı Viran 1846 tarihli Çerkeş Kazası Temettuat Defteri’ne bakıldığında Çerkeş Kazası merkezinde 4 mahalle ve 39 köy bulunduğu; 1863 Nüfus defterine bakıldığında yine aynı mahalle ve köyler görülmekle beraber, 1844 kayıtlarında olmayan “Elpirek” isimli bir köyün kayıtlara girdiği, bu köyün muhtemelen “Yakublar”ın bir mahallesi olduğu sanılmaktadır. 16.Yy.da Çankırı’nın dokuz nahiyesinden biri olan Çerkeş’e Mevlana Siyami Kadı olarak atanmıştır. Aynı tarihlerde Çerkeş’in 68 köyü olmakla beraber, bunların bir kısmı çiftlik, mezra gibi yerleşim yerleridir. Bu çiftlik ve mezralar zaman içerisinde köye dönüşmüş veya yerleşim yeri olmaktan çıkmış ve tarihten silinip gitmişlerdir. 19.Yy.ın son çeyreğine kadar Çerkeş’in köy sayısı 43 olarak kayıtlara geçmektedir. 19.Yy.ın son çeyreğinde yani 1896 yılında köy sayısı 57’ye yükselmiştir. Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili tahrirlerde kayıtlar hane üzerinden yapılmıştır. Haneler, toplumu oluşturan yetişkin ve evli olan birimi ifade etmektedir. Vergi veya nüfusa ait bu tahrirlerde ailenin erkek üyeleri kaydedilmiş, kadınlar kaydedilmemiştir. Ancak on altıncı yüzyıla doğru kadınların da kaydedildiği zaman zaman görülmektedir. Bu durum hane kaydı esas alınarak yapılan tahrirlerde nüfusu belirlemek konusunda bazı sıkıtılar ortaya çıkarmaktadır. Bu tarihlerde verilen nüfus sayıları tahmini rakamları ifade etmektedir. 1571 tarihli tahrirlerde Çerkeş Merkezi ve köylerinde toplam 2.869 hane, 1579 tahrirlerinde 5.285 hane vardır. Nüfus olarak ele alırsak ve bir haneyi beş fert kabul edilmesi durumuna göre; Çerkeş’in tahmini nüfusu 1521 yılında 11.109, 1579 yılında 18.533’dür. Çerkeş Merkezde yaşayan nüfus bakımından bir inceleme yapıldığında; 1844 yılında 2068, 1846 Temettuat kayıtlarında tahmini 1855, 1863 yılında 3.301’dir. Bir kıyaslama açısından bakıldğında; aynı tarihlerde Çankırı Merkezde 1.585 hane olup tahminen 7925, Yapraklı ilçesinde 203 hane 894 tahmini nüfus vardır. Çerkeş Merkez ve köyleri tamamen İslam olup Gayrimüslim nüfus yoktur. Çerkeş köylerinin nüfus sayımları da hane esasına göre yapılmıştır. Örneğin Bayındır Köyünün nüfusu; 1844’de 10 hane 63 kişi, 1846’da 8 hane 40 kişi, 1863’de 10 hane 69 kişidir. Tarih kitaplarında hep Türklerin Anadolu’ya girişi olarak, Alp Aslan’ın 1071 yılında Malazirt Savaşı’nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen’i yenerek Anadolu’nun kapısını Türklere açmış diye yazar. Aslında Anadolu, 1071 tarihinden önce peyderpey gelen Türklerle tanışmış ve bir Türk yurdu olmaya başlamıştı. Hun, Avar, Peçenek, Kuman-Kığçak Türk boyları Kastamonu ve Çankırı havalisine keşif ve iskân amaçlı olarak gelmişlerdir. Bunlardan 163 Türk aşiretinin Çankırı Bölgesine yerleştiği tespit edilmiştir. Zaten yukarıda isimlerini verdiğimiz köylere bakıldığı zaman, köy ve mezra isimlerinin % 99’nun Türkçe olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin Bayındır, 24 Oğuz boyundan birinin ismidir ve bölgede çeşitli yerleşim yerlerine isim olarak verilmiştir. Ayrıca, Çerkeş yöresinde birçok konar-göçer Yörük ve Türkmen cemaatlerinin de varlığı görülmektedir. Bunlar zaman içerisinde yerleşik hayata geçmişlerdir. Örneğin, Dikenlü, Kızılca, Aliözü… Köylerde insanlara verilen isimlere bakıldığında, mesela Bayındır Köyünde Hasan, Hüseyin ve Mustafa isimlerinin öne çıktığını görüyoruz. 1844 Senesi Nüfus Tahrir Defterinden anlaşıldığına göre, Çerkeş Kazası Müdürü Karalar Mahallesinde oturan 62 yaşındaki Kayacızade Mehmet Ağadır. 19. Yy.da II. Mahmut Döneminde yapılan ıslahatla şehir, kaza ve köylerde muhtarlık teşkilatı kurulmuş ve mahale yönetimleri imamlardan alınarak muhtarlara verilmiştir. Muhtarlara verilen görevler arasında; bulunduğu mahalle veya köyün asayişini sağlayarak, başka köy ve şehirlerden gelenlerin durumlarını tespit etmek, bu kişierin izin tezkerelerini kontrol etmek, sahte belgesi olanları geldiği yere göndermek, iskân etmek isteyenlere ev bulmak, mahalle veya köye yeni yerleşen kişileri mahalle defterine kaydedip Defter Nazırına bildirmek, taşınmak isteyenlere kimlik bilgilerinden oluşan mühürlü pusula vermek, gider defterleri hazırlanırken mahallesini temsilen hazır bulunmak, haksızlığa uğrayanlar için gerekli makamlara müracaatta bulunmak olarak sayılabilir. 1844 Senesi Tahrir Defterine eğitim durumu itibarıya baktığımızda, Çerkeş ve köylerinde eğitim durumunun çok düşük olduğu görülür. Toplam 15 kişinin ilim tahsilinde bulunduğu anlaşılmaktadır. 1844 Senesi Tahrir Defterinde camiler ve vaazlarından da bahsedilmektedir. Mesela; önceden Viranşehir Kazasına bağlı iken sonradan Çerkeş Kazasına bağlanan Bayındır Köyünde Bazar Mevkiinde Bolu Mutasarrıfı Merhum Yusuf Bey tarafından yaptırılan Yusuf Bey Camiinin Hitabet görevine Es-Seyyid Hüseyin Efendi bin Es-Seyyid İsmail Efendinin vefatı üzerine mahlülünden Mehmet Efendi uhdesine tevcih edildiği belirtilmektedir. Bayındır Köyünde Armağan oğlu Hüseyin bin Ahmed’in oğlu Seyyid Mehmed’in de seyyid unvanı ile kaydedildiği görülmekedir. 1844 Senesi Nüfus Tahrir Defteri incelendiğinde, Çerkeş bölgesinde yerine getirilen askerî hizmetler hakkında da bilgiler ihtiva ettiği görülür. Bu yapı hakkındaki bilgiler Osmanlı Ordusundaki yapılanmanın Anadolu’daki teşkilatlanmasını da göstermesi açısından önemlidir. Bölge insanının askerî hizmetleri bir takım farklı askerî teşkilatlanmalar içerisinde yerine getirdiği görülmektedir. Çerkeş Merkez ve köylerinde yaşayan 277 kişi askerlik teşkilatı içerisindedir. Bunlardan; 18 kişi Asâkir-i Hassa-i Şahane, 221 kişi Asâkir-i Hassa-i Şahane, 6 kişi Asâkir-i Bahriye, 2 kişi Asâkir-i Mekteb-i Harbiye, 7 kişi Sipahi Zaptiye, 8 kişi Süvari Asâkir-i Şahane- Süvari Hassa-Süvari Redif, 11 kişi Asâkir-i Mansure, 1 kişi Asâkir-i Redif, 3 kişi Topçu Asâkir- Nizamiye-i Şahane’de hizmet etmiş veya ayrılmış veya tekaüde ayrılmış durumdadır. Bu birliklerin oluşumu II. Mahmud döneminde 1826 yılında “Yeniçeri Ocağı”nın kaldırılmasıyla gerçekleşmiştir. Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asâkir-i Mansure-i Muhammediye” adıyla yeni modern bir ordunun kurulması kararlaştırılmış ve 1826’da kanunnamesi yayınlanmıştır. Bu ordudan da çeşitli sebeplerle verim alınamayınca Redif Askeri teşkilatı kurulmuştur. Çankırı ve kazaları askeri açıdan Redif-i Mansure Ankara Müşirliğine bağlı durumdadır. 1834 yılında taşrada Redif-i Asâkir-i Mansure adıyla yedek ordu kurulmuş ve aynı yıl çıkarılan bir kanunla taşrada Redif birliklerinin teşkiline başlanmıştır. Bu birliklerin kurulmasından sonra Asâkir-i Nizaiye adını almış ve İmparatorluğun sonuna kadar bu isim kullanılmıştır. 1844 Senesi Nüfus Tahririne göre; Çerkeş ve köylerinde birtakım sağlık sorunları görülmektedir. Yaşanılan dönemdeki hastalıkların teşhis ve tedavi yöntemlerindeki gelişmeler, yaşam şartları, beslenme, sağlık açısından teşkilatlama, taşradaki sağlık faaliyetleri yeterli düzeyde değildir. Özellikle kırsal kesimlerde halkın kendi yöntemleri ile buldukları tedavi metodları geçerli konumdadır. Mesela, Bayındır Köyünden 42 yaşındaki Kunduz oğlu Hüseyin bin Hüseyin’in çolak olduğu, Sünürcüoğlu Mustafa bin Hüseyin’in kayıp olduğu kayıtlara geçmiştir. Osmanlı döneminde kayıtlara geçen, Çerkeş hakkındaki yazılı kaynaklardan bazı önemlileri; Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi, 1869, 1894, 1903 Kastamonu Salnameleri ve Şemseddin Sami’nin Kâmus-ul Âlâm’ıdır. 1869 Kastamonu Salnamesinde Çerkeş: İçinde Kengırı Sancağı ile birlikte Bolu ve Sinob Sancaklarına ait bilgilerin ve istatistiklerin bulunduğu Kastamonu Vilayet Salnamelerinin birincisi 1869 yılında, sonuncusu ise 1903 yılında basılmıştır. 34 yıl içinde 21 defa yayımlanan Kastamonu Salnamelerinin basımı, çeşitli sebeplerden dolayı bazı yıllar gerçekleşmemiştir. Kengırı Sancağı, Tanzimat’ın ilanına kadar Anadolu Eyaleti’nin küçük bir livasıyken, Tanzimat sonrasında idari yapılanmada yapılan değişiklikler sonucu Ankara Eyaleti’ne bağlanmıştır. 1869 tarihli vilayet nizamnamesi ile de Kengırı Sancağı; Sinob ve Bolu sancaklarıyla birlikte Kastamonu vilayetine bağlanmıştır. Kengırı Merkez, Çerkeş ve Kalecik olmak üzere üç kazası bulunan sancakta, 1876 yılında çıkarılan İdare-i Nevahi Nizamnamesi ile yeni nahiyeler teşkil edilmiştir. Bu nahiyeler merkez kazaya bağlı Tuht (Yapraklı), Koçhisar (Ilgaz), Çerkeş’e bağlı Karacaviran (Karacaören), Bayındır, Ovacık, Kalecik’e bağlı Şabanözü ve İnalluballu (Kızılırmak) nahiyeleridir. Kastamonu Vilayeti’nin yapılanmasındaki bazı değişiklikler Kengırı Sancağı’na yansımış, bunun sonucunda salnamelerde görüleceği gibi, bazı yıllarda Kengırı Sancağına bağlı Kalecik Kazası Ankara Vilayeti’ne bağlanmış, bu arada da Kastamonu Merkez Sancağına bağlı olan İskilib kazası Kengırı sınırlarına dâhil edilmiştir. Birinci Salnamede hemen her salnamede bulunan takvim, önemli olayların kronolojisi, padişahların isimleri… vb. bilgilerin dışında telgraf ücretleri ile medrese ve müderrislerinin isimleri ve öğrenci sayılarını gösteren cetveller vardır. Ayrıca İhtiyar Meclisi oluşturulan köylerin ve mahallelerin isimleri de birinci salnamede yazılıdır. Beşinci salnamede (1873) Çerkeş kazasında afyon tohumuna ilaveten 33 kıyye (okka) kendir tohumunun ekimine başlandığı, Rüştiye mektebinin bulunduğu yazılıdır. On beşinci salname (1889), daha öncekilere göre farklı basıldığı görülmekte; salnamede bazı devlet görev ve görevlilerinin detaylı olarak yazılmasının yanı sıra, askerî görevlilerin yer aldığı bölümde vilayet ve sancaklardaki rütbeli askerler ile almış oldukları nişan ve madalyalar belirtilmiştir. On altıncı salnamede, Kalecik Kazası’nın Çankırı Sancağı’ndan ayrılarak Ankara’ya, İskilib Kazası’nın Kastamonu Merkez Sancağı’ndan ayrılarak Çankırı Sancağı’na bağlandığı görülmektedir. On sekizinci salnamede İskilib kazası Çankırı Sancağı’ndan ayrılarak Ankara Vilayeti’ne bağlı Çorum Livası’na bağlanmıştır. Böylece Çankırı Sancağının sadece Merkez ve Çerkeş kazalarından oluştuğunu görürüz. 1869 Salnamesinde Çerkeş ile ilgili olarak; Kaymakamının Rıza Bey Hâcegân, Naib Halil Sırrı Efendi, Mal Müdürünün Feyzi Efendi olduğu belirtilmektedir. Yapılan açıklamada; ”Kasaba-yı merkûm merkez-i kaymakamlık olarak vilayetin cihet-i cenubisinde ve 26 saat mesafede düz bir ovada vaki olup derununda bir miktar çarşısı var ise de etrafı bağ ve bahçeden halidir. Gerek kasaba ve gerek nevahisinde külliyetli tiftik ve haylice revgan-ı sade husule gelmekte ve harice nakil ve ihraç olunmaktadır. Derun ve birûn-i kasabada kibar-ı veliyyullahdan Horasanî Şeyh Vehbi Sultan ve İzze-i kiramdan Hacı İsa ve Musa ve Hacı Ali ve Elhac Abdullah Efendiler ile Şeyh Şah Veled Sultan ve Şeyh Elhac Mustafa Efendi ve Elhac Mehmet Efendi medfûndur.” 1894 Kastamonu Salnamesinde Çerkeş: Kaymakamın İsmail Hakkı Bey, Kadının Ali Enver Efendi, Mal Müdürünün Osman Necib Efendi, Müftünün Boş, Nüfus Memurunun Himmet Efendi, Belediye Reisinin Sadık Efendi olduğu, 19. Yy. sonlarında (1894 yılında) yayımlanan Kastamonu Salnamesinde Çerkeş şu şekilde yer almaktadır; “Çerkeş kazasının merkezi olan Çerkeş kasabası, vilayetin cenub-i garbisinde ve merkez vilayete (Kastamonu) 26 ve merkez livaya (Çankırı) 15 saat mesafede vakidir. Kaza-i mezkûr şarken Kengırı, garben Gerede, şimalen Araç, cenuben Ankara vilayetine tabi Abad kazaları hudutları ile mahduttur. 635 hane-i havi olan kasaba-i mezkurede oldukça muntazam bir hükûmet konağı ve bir telgrafhane ve Sultan Murat Rabi Selah Hazretlerinin Bina-i kardeşi olan bir cami-i şerifle ashabı hoyrat tarafından yaptırılmıştır. 8 cami bir de mescid-i şerif, bir mekteb-i rüşti ve iptidai, 6 sıbyan mektebi, 2 medrese, 3 tekke ve meşayih halvetiyeden Şeyh Hacı Mustafa Efendi (Pir-i Sani) Hazretlerinin Türbe-i şerifleriyle beraber 7 türbe, 5 büyük han, 198 dükkân, 12 çamaşırhane, 1 silahhane, 14 kahvehane, 1 kıraathane ve 3 hamam mevcut ve mamurdur. Kasabanın cenub-i cihetinde cereyan eden çay üzerinde ikisi ahşap ve biri kargir olmak üzere 3 köprü bulunup iş bu çay kasaba civarında yedi bab değirmen tedvir eder. Kasaba dürunu’ndan cereyan eden çaydan bazı mahaller iska olunmakla beraber bu su kasabanın tanzifatına haylice yardım eder. Kasabanın mevkii basit ve etrafı açık olduğundan ab ve havası latif ve şitası şiddetlicedir. Dürun-u birun kasabada sular kesret üzere ise de bağ ve bahçe olmayıp, ancak kasaba dürununda bazı geniş hane avlularında sebze yetiştiriliyor. Pazar günleri Zafranbolu, Evlak, Viranşehir, Koçhisar, Tosya, Karacaviran’a bağlı Melan taraflarından her nev-i meyve ve sebze getirilip, satılıyor. Mümkısım olduğu üç nahiyesi ile beraber kazanın 74 divanını terkip eden 380 karye, 7500 hane ve köylerde köylü tarafından yapılan ve Orta Odası tabir olunan 300 mütecaviz misafirhane vardır. İş bu kaza dâhilinde müteaddid mahallerde ve merkez kaza civarında bir kaç nev’i ma’den suları mevcut olup, bazı a’lel ve imrazai cildiye ve dâhiliye mahallince mütevattırdır. Karacaviran dâhilinde, Çavundur karyesinde dahi her türlü a’lel ve imraz-ı dâhiliyeye ve hariciyeye faidesi sayf olan diğer ma’den suları vardır. Bundan başka Çerkeş’e 5 saat mesafede Akçagiyse karyesinde bazı illete nafi bir su daha mevcut olup, Ağustosda çıktığı ve içenlerin faidesini gördükleri merviddir.” Çerkeş Kazası’nın 1894 salnamesine göre; 27.876 erkek, 27.630 kadın olmak üzere toplam 55.506 İslâm nüfusu bulunmaktadır. Rum ve Ermeni nüfusu görülmemektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Çerkeş: 1899’da yayınlanan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Çerkeş’ten şu şekilde söz edilmektedir; “Çerkeş Kengırı toprağında subaşılıktır. 150 akçalık kazadır. Yeniçeri serdarı, sipahi kethüda yeri vardır. Şehir bir bayır dibinde olup 300 haneli bir camii, bir hamamlı, 40–50 dükkânlı bir beldeciktir. IV. Murat yakınlarından Silahtar Mustafa Paşa burada 150 Ocaklı, 100 dükkânlı bir han yaptırmak suretiyle kasabayı imar etmiştir. Lakin ömrü vefa etmediği için kiremit örtülü kalmıştır. Haftada bir gün köylüler gelerek bir pazar kurulur.” Evliya Çelebi’nin Silahtar Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığını söylediği han, eskiden Çerkeş’te Kervansaray olarak bilinen ve yıkıldıktan sonra şimdiki çarşının kurulduğu handır. Evliya Çelebi Çerkeş’e geldiği sırada Çerkeş’te Vardar Ali Paşa ve İpşir Mehmet Paşa muharebesi olmuştur. Gene Çelebi, Çerkeş kazasında on iki divan olduğunu da haber vermektedir. Dağlık arazide tarlalar az ve köyler 5-10 hanelik olduğu için birbirine yakın 3-5 köye bir muhtar tayin olunur ve bu köylerin heyeti mecmuasına divan denirdi. 1903 Kastamonu Salnamesinde Çerkeş: Çerkeş Kaymakamının Ali Gaib Bey, Naibin İsmail Hakkı Efendi, Maldürünün Mehmet Cemal Efendi, Müftünün boş olduğu; 1903 senesi 21. Salname dönemindeki İdare Meclisinde; Reis olarak kaymakam, Aza-yı tabiiye olarak Mal Müdürü, Kadı Efendi; Aza-yı Müntahabe olarak Gökman Efendi, Mehmet Saadeddin Efendi, Tahrirat Kâtibi Elhac Mustafa Efendi görülmektedir. Nüfus Kaleminde Himmet ve Mehmet Ali Efendiler, Belediye Meclisi Reisi Elhac Ali Rıaz Efendi, Ziraat Bankası Muhasebe Sandığı Reisi Mehmet Arif Efendi, Maarif Meclisi Reisi Mehmet Sadık Efendi, Ticaret ve Ziraat Odası Reisi Kamil Efendi, Telgraf ve Posta Memuru İsmail Hakkı Efendi, Tapu Kâtibi Ahmet Efendi, Evkaf Müdürü Vekili Mehmet Efendi, Düyun-ı Umumiye Pul Bayii Said Efendi, Reji Memuru Rıza Efendi, Zabıta Memuru Mehmet Ali Ağa, Eşraftan Adil Bey Rabia görülmektedir. Rüşdiye Mektebi Muallimi Hacı Zekeriya Raci Efendi, İbtidaî Mektebi Muallimi Ahmet Efendidir. Rüşdiye Mektebinde 53, Sıbyan Mektebinde 61 öğrenci mevcuttur. Çerkeş’te Hassa Ordusuna ait dört bölüklü bir tabur vardır. Tabur Kumandanı Bnb. Ali Remzi Efendidir. Salnameye göre Çerkeş’te; bir Hükûmet Konağı ve telgrafhane, kargir bir Askerlik Dairesi, bir cebhane, dokuz cami, bir mescid, bir rüşdiye, yedi ilkokul, iki medrese, üç tekke, yedi türbe, beş büyük han, 215 dükkân, bir mezbaha, 16 kahvehane, üç hamam bulunmaktadır. Kasabanın güneyinde akan çay üzerinde üç köprü vardır. Çay üzerinde yedi su değirmeni kurulmuştur. Çerkeş Kasabasının mevkii düz ve etrafı açık olduğundan suyu ve havası iyi, fakat kışı şiddetlidir. Bol miktarda su olmasına rağmen bağ yoktur. Gazi Abdülmecid Han Hz. Tarafından Karacaviran (Karacaören) nahiyesinin Kürt köyünde mevcut camii şerif ve su seddi tamir ettirilmiştir. Kazanın değişik yerlerinde ve merkezde maden suları mevcut olup, bazı cildiye ve dâhiliye hastalıklarına iyi gelir. Karacaören dâhilinde Çavundur Köyü’nde her türlü dâhiliye ve hariciye hastalıklarına iyi gelen maden suları vardır. Bundan başka Çerkeş’e beş saat mesafede Akçakise Köyü’nde bazı illete iyi gelen su mevcuttur. Pazar günleri Safranbolu, Ovacık, Bayındır nahiyeleriyle, Ilgaz, Tosya, Karacaören taraflarından her türlü meyve ve sebze getirilerek, kasabada kurulan pazarda halkın ihtiyacı temin edilir. Üç nahiye ile beraber kazanın sahip olduğu 368 köy ve mahallelerin çoğunda misafirhane ve köy odası mevcuttur. Bölgede buğday, arpa, çeşitli meyve ve sebze yetiştirilmekte, tiftik ticareti yapılmaktadır. Ormanlarında çam, kayın, gürgen, ardıç ağaçları yetişmektedir. Çerkeş Kazasındaki hane sayısı 7.426, erkek nüfusu 27.823, kadın nüfusu 27.814’dür. Genel olarak Çankırı Sancağı’nda 66.731 İslam, 578 Rum, 70 Ermeni yaşadığı tespit edilmiştir. Kâmus’ul Âlâm’da Çerkeş : Kastamonu Salnamesinden başka bir kaynak eser de Şemseddin Sami’nin Kamusu’l Âlâm’ıdır. Şemseddin Sami bu eserinde Çerkeş hakkında şu bilgileri vermektedir; “Kastamonu vilayeti Kengırı sancağında, Kastamonu’nun 100 km cenub-i garbisinde ve Kengırı’nın 65 km garb-i şimalisinde kaza merkezi bir kasaba olup Ulusu’yun bir çeyrek şimalisinde vakidir. Düz bir yerde müesses güzel bir kasaba olup, 5000 ahalisi, biri Sultan Rabi Hazretlerinin bina-i kardeşi olmak üzere 8 cami-i şerifi, bir mescidi, 3 tekkesi, bir kaç türbesi, 1 medresesi, 1 rüştiye 7 sıbyan mektebi, 5 hanı, 197 dükkânı, 3 hamam, mezkûr nehrin üzerinde biri taş ve iki ahşap köprüsü ve 7 değirmeni vardır. Bu kasabada haftada bir kez pazar kurulur. Bağdat Caddesi kasabanın içinden geçtiği içün hayli ticaret vardır. Akarsuları pek çok ise de havası ziyade soğuk olduğundan bağ ve bahçesi yoktur. Çerkeş kazası Kengırı Sancağını terkip eden 3 kaza (Merkez, Çerkeş ve İskilip)’nın biri olup, şarken nefsi Kengırı, şimalen Kastamonu Sancağına bağlı Araç, garben Bolu Sancağına ta’bi Gerede, cenuben dahi Ankara vilayet ve sancağına ta’bi Yaban Âbâd kazaları ile mahdud ve muhaddur. Karacaviran, Ovacık ve Bayındır nahiyeleri ile beraber 388 karyeyi cami olup 34 divane münfesiddir. Ahaliy-i kaza 2300 miktarını mütecaviz olup, cümlesi Müsellimdir. Arazinin kısm-ı azamı dağlık olup, cenup cihetinde Işık ve şimal cihetinde Ilgaz dağlarının etekleri münted olur. Aralarında vasi ve münbit bir ova olup Ulusu ile irva olunur. Toprağı münbit olup hububat mütesevvi vesaireden ibaret hayli tiftik ihraç olunur. Çerkeş kasabasından bir saatlik mesafede ve Karacaviran nahiyesinin dâhilinde vaki Çavundur karyesinde kükürt ile kurşun madenleri havi nafi bir ılıca vardır.” Görüldüğü gibi her üç kaynakta da Çerkeş’in önemli bir bölgede yer aldığı ve ulaşım olanağının olması nedeni ile hareketli bir ticaret ve konaklama yeri olduğu görüşünde birleşilmektedir. 20. Yüzyıl Başlarında Çerkeş: Bugün olduğu gibi, geçmişte de bölge genelinde ekonomik durumun iyi olmadığı görülmektedir. Örneğin 1900’lü yılların ilk çeyreğinde ev sahi olmak, evlenmek sanıldığı kadar kolay değildi. İnşaatlarda çalışan bir ustanın yevmiyesi 15 Mecidi, amelenin yevmiyesi 7 Mecidi, duvarcı ustası 15 Mecidi, kalfası 12 Mecidi para alırdı. 20. Yy.ın başlarında küçük bir Anadolu kasabası görünümünde olan Çankırı ili, bu yıllardan sonra hızla gelişen teknoloji ve hissedilir derecede bir nüfus artışı olmuş, bunun sonucu olarak kent merkezinde imar ve inşaat faaliyetleri çoğalmıştır. Bu da kazançları artırmıştır. Örneğin 1909 yılında belediye bütçesinde eczacı kadrosu için 7200 kuruş maaş tahsis edilmesine rağmen eczacı bulunamamıştır. Kentte diplomalı ebe yok idi. Balkan Savaşları sonrası Anadolu’da baş gösteren kolera salgını Çankırı ilini de etkilemiş, ölümlerin çoğalmasına neden olmuştur. Dönemin kısıtlı şartları içinde alınan tedbirler yeterli gelmemiştir. O dönemde hiçbir Doktor Kengırı Hastanesi’nde çalışmaya gelmemiştir. Çerkeş ve havalisi, Millî Mücadele yıllarında, tamamen harap ve bakımsız durumda idi. Buna rağmen Çerkeşliler, bu harpte üzerlerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmeyi bildiler. Çerkeş civarlarında bulunan Eğri Ahmet Çetesi bölge halkına zarar vermiştir. Bu çete, halkın da yardımları ile askerler tarafından yok edilmiştir. Bölgenin ekonomik gelişmişliğini, şu örneklerde geçmişteki yıllarla kıyaslama imkânını bulabiliriz. Örneğin, Meşrutiyet devrinde kent merkezlerinde evlerde hiç su yokken, Cumhuriyet dönemide 1927 yılından itibaren öncelikle kent merkezlerinden başlamak üzere su boruları döşenerek halka taksim edilmiştir. Doktor Raif Beyin ifadesine göre, 1926 yılındaki görünüm şöyle idi: “…Mekteb talebesi ve pek az ahali müstesna olmak üzere, vilayet ahalisi şalvar, palto makamında biniş nam-ı diğer cübbe giyerler ve bellerine büyük bir metroluk kuşak ve üzerleri meşin veya sahtiyandan mamül silahlık kuşanırlar.” Turhan Tekin Demirel’e göre 1946 yılındaki görünüm de şöyle idi: “…Çankırı köylerindeki köylülerden gayrısı pantolon giyerler. Kadınların bir kısmı yalnız manto, hem de başlarına epeyce büyük olan atkı örterek dolaşırlar…” 1927 yılında Çankırı’da yalnızca 557 kadın okuma yazma biliyordu. Bu sayı Çereş’te 188 idi. 1927 yılında Çerkeş ilçesi nüfusunun yaklaşık % 97’si okuma yazma bilmiyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan eğitim ve öğretim atılımları olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Yalnız kent merkezinde değil, köylerde de yeni yeni okul binaları yükselmeye başlamıştır. Yurttaşların yoğun katılımıyla da okullar eğitime hazır hale getiriliyordu. Çok kısıtlı olanaklarla Pelitçik ve Bayındır’daki ilkokul inşaatlarının temel ve birinci katları tamamlanmış, Çerkeş merkez mektebi ise öğrenime hazır hale getirilmiştir. Çanakkale Savaşı’nın kahraman 38. Alayının hemen hepsi Çankırı vilayetinden imiş, yalnız bir mahalleden 39 kişi gitmiş, bir kişi geri dönmüştür. Bütün iller arasında en çok dul ve yetim aylığı alan vilayet Çankırı’dır. Çanakkale Savaşı sırasında, oğlunu, kocasını askere gönderen bölge kadınları boş durmamışlar ve cephedeki askerlere gönderilmek üzere çorap örerek askeri makamlara teslim etmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı sırasında esir alınan İngiliz ve Fransız askerleri, güvenli olduğu için Çankırı, Yozgat, Ankara, Kırşehir gibi şehirlerin garnizonlarına getirilmişlerdir. Bölge, Kurtuluş Savaşı’nda birinci derecede ikmal yolu üzerinde bulunuyordu. İnebolu-Kastamonu-Ankara istikameti, gerek Karadenizden yapılan silah, cephane sevkiyatında, gerekse İstanbul’dan kaçırılan malzeme ve insan sevkiyatında yoğunluk kazanmıştır. Bölge, Kastamonu’ya sınırdaş olmakla beraber Ankara meşalesine daha yakın olması nedeniyle, bölgeden aktarılacak kaynakların, yiyecek, giyecek yardımlarının daha çabuk yerine ulaşmasına imkân sağlamıştır. Çankırı ve ilçeleri, Millî Mücadele günlerinde doğrudan işgale uğramadıysa da, yoğun askerî faaliyetlere sahne olmuştur. Bu dönemde bölge, deniz yoluyla İnebolu Limanı’na gelen Osmanlı Ordusu subay ve erleri, buralarda oluşturulan ulaştırma teşkilatı tarafından önce Kastamonu’ya ve oradan Çankırı veya Çerkeş üzerinden Ankara’ya, Batı Cephesi’ne gönderiliyordu. İstanbul’dan Kuvay-ı Milliye Teşkilatı tarafından gönderilen silah ve cephanelerin taşıma işleri de aynı yollardan yapılıyordu. Giderek, buradaki lojistik faaliyetler yoğunlaştırıldı ve 2 Şubat 1921’de Çankırı’da bir Menzil Nokta Komutanlığı kuruldu. Ulaştırma ve taşıma işleri de bu komutanlık aracılığı ile sürdürülmeye başlandı. Bu lojistik faaliyetler, Sakarya Savaşı sırasında daha büyük bir önem kazandı. Nitekim Sakarya Savaşı başlayınca 25 Ağustos 1921’de Çankırı merkezinde bin yataklı bir askerî hastane kurulmasına Millî Müdafaa Vekâletince karar verildiği gün Çankırılılar hemen işe girişmişlerdir. Ellerine geçirdikleri yatak, yorgan, çarşaf, kap, kacak gibi eşyaları Kızılay yetkililerine teslim etmişlerdir. Kızılay yetkilileri bile bu yardımseverliğe şaşırmışlardır. Beş altı gün içinde koskoca bir hastane kurulmuştur. Cepheden gelen yaralılar bu hastaneye sevk edilmişlerdir. İlçeleri ile birlikte tüm Çankırı ilinin yaptığı yardımlar, büyük bir ihtiyaç gidermiştir. Bu hususta Çankırı ilinin tez davranması, Kastamonu ve diğer illerde de örnek olmuş ve kısa zamanda cephe gerisinde önemli bir lojistik ve sağlık hizmetleri ağı kurulmuştur. 5 Mart 1922’de Çankırı’da oluşturulan bir “Amele Taburu”na yol ve köprülerin tamir ve bakım işleri yaptırıldı. Kışla ve menzil yapımlarında da kullanılan bu tabur, askerlik çağını geçirenlerden ve sakatlardan oluşuyordu. Tabur, Büyük Taarruz’dan sonra dağıtılmıştır. Ahmet Emin Yalman, bölge halkının özelliklerini şöyle anlatır: “…Bu havalinin kahraman, yüksek seciyeli halkı var. İstiklal Mücadelesi’nde çok yararlılıklar göstermiştir. Ordunun en iyi başçavuşları buralardan yetişir. Halk çok tutumludur. Her şeyi kıymetlendirir, karınca gibi çalışır. Kışın karısının evde ördüğü tiftik çorabı giyer…” 1923–1944 Seneleri Arasında Çerkeş: İkametgâh sahaları bu dönemde gelişmeye başlamıştır. Karamuklu, İdris, Kurtlar, Okçular ve Karalar Mahalleleri kuzeye doğru büyümeye başlamıştır. 1926–1937 yılları arasında yapılan Ankara-Zonguldak demiryoluna ilçenin güneyinde istasyon binası ve lojmanlar yapılmıştır. Şehri ortadan ikiye ayıran hükûmet caddesine bağlanan İstasyon Caddesinin açılmasıyla buraya yeni konutlar yapılmaya başlanmıştır. 1924 yılında eşkıya baskınlarına uğramış, 1939’da büyük bir yangın geçirmiş, çarşı ve Hükûmet Konağı yanmıştır. 1 Şubat 1944 yılında bölgede görülen depremde konutların büyük bir kısmı yıkılmış ve mahallelerin gelişme istikametleri değişmiştir. 27 Mayıs Mahallesi bu zelzeleden sonra kurulmuştur. Diğer mahalleler zelzeleden sonra yine aynı yerlerine kurulmuşlardır. Hükûmet Caddesinin kuzeyinde bulunan Karamuklu, İdris, Kurtlar, Okçular ve Karalar mahalleleri gelişmelerini kuzeye doğru sürdürmekyedirler. Bunun nedeni güneyinin çevrili olmasıdır. Karamuklu ve Karalar mahalleleri kuzeye gelişmesinden başka, topoğrafyasının düzgün olmasından dolayı batıya ve doğuya da gelişmişlerdir. Hükûmet Caddesinin güneyinde bulunan Yeni Mahalle de aynı yerinde kurulmuş, güneye doğru ilerlemesi depremden sonra hızlanmıştır. 1960 yılında demiryoluna dayanmış, Çerkeş güney istikametindeki gelişmesini tamamlamıştır. Bugünkü idari yapıya göre Çerkeş’e bağlı bulunan köyler ve Çerkeş merkezine uzaklıkları şöyledir: Köyler Uzaklıkları (km) Afşar 22 Ağaca 11 Akbaş 16 Akhasan 9 Aliözü 3 Aydınlar 5 Bayındır 14 Bedil 7 Belkavak 18 Beymelik 26 Bozoğlu 4 Çakmak 31 Çalcıören 8 Çaylı 21 Çördük 21 D.Çukurören 11 Dikenli 11 Dodurga 23 Fındıcak 25 Gelik 4 Gökçeler 37 Göynükçukuru 26 Hacılar 20 Halkaoğlu 11 Kabak 16 Kadıköy 8 Kadıözü 7 Karacahöyük 26 Karamustafa 9 Karaşar 31 Karga 8 Kısaç 14 Kiremitçi 5 Kuzdere 20 Kuzören 22 Meydan 24 Örenköy 4 Örenli 18 Saraycık 14 Şeyhdoğan 4 Taşanlar 27 Türbaşı 4 Uluköy 23 Yakuplar 10 Güzelyurt 18 Yalıözü 12 Yeniköy 15 Yeşilöz 7 Yıprak 24 Yoncalı 14 Yumaklı 15 KAYNAK : Emrullah YALÇIN ( Milli Mücadelede Çerkeş Kitabından)
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
İstanbul
İzmir
Kahramanmaraş
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Şanlıurfa
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak